top of page
Ara

Kültürel Tabuların Ruh Sağlığına Etkisi: Duyguları Bastırmanın Bedeli

  • mileapsikoloji
  • 9 Ara 2024
  • 2 dakikada okunur

Toplumlar, değerlerini ve normlarını nesilden nesile aktarırken bireylerin duygusal yaşamlarını da şekillendiren yazılı olmayan kurallar oluşturur. Özellikle Türkiye gibi kolektivist toplumlarda, bireylerin topluluk içindeki uyumu koruması, kişisel ifadelerden daha ön planda tutulur. Bu toplumların güçlü sosyal bağlar ve dayanışma gibi olumlu yönleri olsa da, bireylerin duygularını rahatça ifade etmesi üzerindeki baskılar gibi olumsuz yönleri de bulunur. Duyguların bastırılması ise bireylerin ruh sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratabilir.


Duyguların Bastırılmasının Kökeni


Toplumsal Uyum ve "El Alem" Algısı

Kültürümüzde, topluluk içinde uyumlu ve saygın bir birey olmak son derece önemlidir. Bu, bireylerin duygularını başkalarına yük olmamak ya da toplumun huzurunu bozmamak adına bastırmalarına yol açabilir. Özellikle üzüntü, öfke ya da hayal kırıklığı gibi "olumsuz" duyguların ifade edilmesi, dışlanma ya da eleştirilme korkusuyla engellenir.


Cinsiyet Rolleri

Erkekler: Kültürümüzde erkeklerin güçlü, dayanıklı ve duygusal anlamda "kontrollü" olmaları beklenir. Erkeklerin ağlaması ya da kırılganlık göstermesi, sıklıkla zayıflık olarak algılanır.

Kadınlar: Kadınlar, sabırlı, anlayışlı ve nazik olmakla özdeşleştirilir. Bu nedenle öfke ya da hoşnutsuzluk gibi duygularını ifade ettiklerinde "uygunsuz" ya da "fazla duygusal" olarak nitelendirilebilirler.


Aile Bağları ve Nesiller Arası Aktarım

Kültürümüzdeki aile yapısında, bireylerin aile onurunu koruması beklenir. Duyguların fazla gösterilmesi, aileyi küçük düşürme ya da zayıf gösterme korkusuyla engellenebilir. Örneğin, üzüntüler genellikle "aile içinde kalmalı" ya da "herkes kendi yükünü taşır" anlayışıyla gizlenir.


Duyguların Bastırılmasının Psikolojik Etkileri


Depresyon ve Kaygı Bozuklukları

Duyguların sürekli bastırılması, onların birikmesine ve zamanla kontrol edilemez bir şekilde yüzeye çıkmasına neden olabilir. Örneğin depresyon ya da kaygı gibi ruh sağlığı sorunlarına yol açabilir. Özellikle, üzüntü ya da öfke gibi doğal duyguların ifade edilmemesi, bireylerin kendilerini yalnız ve anlaşılmamış hissetmelerine neden olabilir.


İletişim Sorunları

Duygusal baskılar, bireylerin hem kendileriyle hem de çevreleriyle sağlıklı iletişim kurmasını zorlaştırabilir. Kişi çevresindekilerle daha yüzeysel ilişkiler kurarak yalnızlık ve izolasyonu yaşar. Aile içinde duyguların açıkça konuşulamaması ise kuşaklar arası çatışmaları derinleştirir.


Bedensel Belirtiler

Araştırmalar, duyguların kronik olarak bastırılmasının yüksek tansiyon, kalp rahatsızlıkları ve bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi fiziksel sorunlara yol açabileceğini göstermiştir. Toplumumuzda yaygın olarak görülen mide ağrıları, baş ağrıları ve diğer psikosomatik belirtiler, duyguların bastırılmasının bir sonucu olabilir.


Tabularla Nasıl Baş Edilir?


Farkındalık Geliştirerek

İlk adım, kültürel normların sizi nasıl etkilediğini fark etmektir. Fark ettiğinizde ise sorgulamaya başlarsınız. Toplumdaki "ayıp", "el alem" ve "zayıflık" gibi kavramları yeniden değerlendirdiğinizde, örneğin, "Duygularımı ifade ettiğimde gerçekten zayıf mı görünüyorum?" sorusunu kendimize sorduğunuzda bu düşünce kalıbınızı kırabilirsiniz.


Aile İçi Diyalog Kurarak

Aile içinde duyguları açıkça paylaşmanın teşvik edilmesi, bireylerin daha sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olabilir. Toplumumuzda aile çok önemli bir yapı taşı olduğu için, burada yapılacak değişiklikler, bireysel özgürlük için güçlü bir başlangıç olabilir.


Terapi Desteği Alarak

Terapi desteği almak, hem kültürel tabuların etkisini aşmanıza hem de duygusal yüklerinizi hafifleterek beraberinde gelen psikolojik ve fizyolojik semptomların azalmasına yardımcı olur.


Duygularınızı bastırmak yerine onları anlamaya ve ifade etmeye çalışarak daha sağlıklı bir yaşam sürdürmek sizin elinizde. Unutmayın, duygularınızı yaşamak bir zayıflık değil, insan olmanın bir parçasıdır.


Uzman Klinik Psikolog İlkay Kılıçarslan Çetintaş

 
 
 

Comments


bottom of page